
Geçen hafta paylaştığım Pazar Hastalığı ismindeki filmle çok benzer temada bir kitaba denk geldim. Eğer filme dair yazıyı ilgi çekici bulduysanız bu kitabı da sevebilirsiniz. Anne-kız bağındaki kopuştan yıllar sonra bir kadın annesini arar ve annesi telefonu açmaz. Kitap annelik ızdıraplarını, anne ve kız arasındaki her dönem değişen sorunları anlatırken şu soruları soruyor: Yara açmayan bir annelik, öldürmeyen bir sevgi mümkün mü? Bu anlatıcımız açısından hem bir soru hem de bir arzu. Annelik deneyimi ile ilgili o kadar samimi cümleler var ki kitapta. “Annem ne zaman konuşkan biri olup, sessiz çığlıklarını sürekli duyduğum dilsiz annemi toprağa gömdü?” cümlesi, sadece bir annenin yok oluşunu değil, bir çocuğun farklı dönemlerinde deneyimlediği annelik biçimlerinin değişimini de anlatıyor aslında. Hem de annenin de bir insan olarak kendi ruhsallığındaki değişimlerinin, çocuğun içsel annesi üzerindeki etkilerini merceğe alıyor.
Mahler’in de söylediği gibi, çocuk her gelişim evresinde başka bir anneye ihtiyaç duyar. Otistik dönemde sınırları belirleyip kapsayan, bedensel temasla güven bir anne varken, ayrışma döneminde biraz daha geri çekilen, çocuğun bağımsızlığını destekleyen başka bir anne devreye girer. Aynı kişi olsa da, annelik halleri değişir. Alıntıdaki ifadede bu geçiş çok güçlü hissediliyor; içsel anneyle dışarıdaki annenin aynı olmayabileceği, hatta bazen çocuk için başka bir anneyi toprağa gömmekle yüzleşmenin gerekebileceği çok çarpıcı bir şekilde ortaya konuyor. Kitapta buna şöyle değinilmiş. Anlatıcımız bir ressam. Ve biri ona yaptığı resimlerin annesiyle ilgili olup olmadığını sorduğunda “ben aslında çocuk olmaya dair bir his yakalamak istemiştim” gibi bir yanıt veriyor.
Mesela büyümekte ve benliğini oluşturmakta olan genç bir kadının annesinin yüzü ve kendi yüzü arasındaki annesinin ruh sağlığı ve kendi ruh sağlığı arasındaki bağı ve ayrımı keşfetmeye çalışmasını da bu başka cümlede çok güzel anlatıyor: “Kendimi aynadaki annem olarak çiziyorum ve annemin ağzının konuştuğunu fark ediyorum, benim yüzümden çok çektiğini söylüyor.”
Kitabı, anne ile çocuk bağının iç içeliğini çok yalın bir şekilde ortaya koyduğu için, gerçek anne ve içsel anne arasındaki farklılıkları hiçbirini dışlamadan anlattığı için, tek anneden ziyade annelik işlevlerine vurgu yaptığı için ve bazen de dış gerçeklikteki bağda onarılmayacak şeylerin de olabileceğini fakat bunların içsel olarak nasıl çalışabileceğini vurguladığı için çok sevdim.
Yorum bırakın