
Tamamlanması gerekenleri son dakikaya kadar bekletmek. Tamamlanması gerekmeyenlere hiç başlayamamak. Kendini zamanın biteceği vakte kadar harekete geçirmemek üzere duraklatmak.
Kişi tam olarak motiv denilen kendini hareketlendirecek olan o şeyden mahrumdur.
Motivin kendisi yalnızca kişiyi ‘ittirmek, iteklemek’ için işe yarar. Kişi rahat ve sürecin içinde anlamlı olan bir eylemi gerceklestiremez. Giriştiği her şeyi bir görev zincirinde deneyimler. ‘Yapılacaklar, yapılması gerekmeyenler’ Ne eksik? Tamamen deneyimin canlılığı eksik gibi.
Kişi kendini asla yaptığı eylemle birlikte işliyor olarak hissetmez. Hem eylemden tamamen yabancılaşmış, izole olmuş, anlamsız hem de eylemin çok içinde, tehlikeli biçimde çok yakınlaşmış hisseder. Bu ikilemin boşluğunda kalmaya çalıştığı için ‘hiçbir şey yapamaz.’
Görevler, yapılacaklar, olunacaklar zincirinin sürekliliğine takılır onun peşinden gider. Canlı bir varlık sergileyemez. Böylelikle görev tarafından kullanılmak tehdit içerir. Görevin sınırlılığı kendisini boğar. Dolayısıyla görevi yapması gereken vakitte yapmayıp onu sıkıştırmayı, onun efendisi olmaya çabalar. Yine de o aralıkta kalmaktan çıkamaz.
Görevi tamamlayınca bi rahatlar. ‘Neden bunu kendime yapıyorum?’ Sorusu o son rahatlığı da elinden alır. Yine bi programlar, planlar, yapılacaklar içine girer ve yine kendini boşlukta bırakır.Hem kendini planlamalarla düzenlemeye çalışır hem de o planlamalar içinde anlamsızlığa düşer.