
Kişi sürekli bir yöntem arayışındadır. ‘Bunu nasıl yapabilirim? Bunu yaptıktan sonra kesinlikle ona ulaşabilir miyim? Bir şeyim eksik kalır mı? Daha iyi nasıl kavrayabilirim?‘Bir şeye başlamanın belirsizliğini başlangıcı planlayarak gidermeye çalışmak.
Kusursuz bir trenin inşasına odaklanmaktan yola çıkamamak. Trenin kusursuzluğu büyüklenmecilik taşımaz. Tamamen koruma amaçlıdır.
‘ Ya yolda bir çakıl treni tepetaklak ederse’ değildir. ‘Mutlaka bir çakıl treni tepetaklak edecektir’
Bazı yapılar için yıkılmanın kendisi o kadar ürkütmez insanı, ya bir daha yolumu bulamazsam endişesi baskındır. Yani ya ölürsem, yok olursam değil; ya kaybolup da boşlukta yaşamak zorunda kalırsam?
Başlangıçları düzenlemeye planlamaya çalışır. Risk, bildiğimiz gibi bir ihtimali barındırmaz. Mutlaka gelecek olan tehlikeye karşı bir korunma sağlamaya çalışılır. Bu kişiyi geri çeker. Başlamaz. Veya başlamak için üst üste , kat kat planlamalar yapar. Her şeyi düşünmek zorundadır.
Tökezlersem, bıraktığım işareti biri çalıp kaçarsa, bulamazsam, bulunamazsam… Ve böyle yaşamak zorunda kalırsam.Tüm hayat yaşamın bu gerçek canlılığından mahrum geçmiştir.
Canlılığın kendisi; atılmak, bilmemek, kaybolmak yabancıdır.
Kişi acıya yabancı değildir aslında. Tam da bu bilindik acılar çerçevesinde yaşamını inşa etmeye çalışır. Yoluna gidebilecek cesareti olduğuna kimsenin değinmediği bir yaşamda yolunu taştan tuğladan inşa etmek zorunda kalır.Bu inşa süreci ile hep başlangıçta kalır. Yaşamın başlangıcı ve sonu birliktedir. Kişi böylelikle hep bir ‘son’da. Ucu ucuna yaşamayı deneyimler.