İnsan başlangıçtan beri hep bir temas ve ilişkilenme arıyor. Dış gerçekliğe girişimizi; kendi özgün süreçleri ile yönlendirebilen bir nesne ile sağlıyor olmamız her türlü ihtimale açık bir pozisyonda bırakıyor bizi.
Nesnelerimizden olan beklentimiz, talebimiz, ihtiyacımız hep bir gerçeklik duvarına çarpıyor. İyi ki de çarpıyor. Gerçekliğe girebilmemizi sağlıyor. Ama işte o girişler ve çıkışlar bir süreklilik içinde o kadar çok duygulanım barindiryor ki. Kar beklerken güneşle karşılaşmak çok tuhaf kaçıyor bu sefer.
Kişinin iliskilenmeler üzerinden deneyimleri o kadar bir çekirdek halinde ki, onun dışına çıkabilmek, onu kenarda tutarak yaşama bakabilmek zor.
Ama bu yolda bizi ‘ şaşırtacak’ ilişkilere olan ihtiyacımız çok anlamlı. Belki talebimiz bu değil gibi ama ihtiyacımızi gördükçe talebimiz de şekilleniyor.
Değişim ve dönüşüm bu noktada acılı ama iyi ki var.