
Bu durum farklı açgözlülük durumları ile dürtüsel veya ilişkisel pencerelerden de de okunabilir. Zihnime gelen bir iki çağrışım şu şekilde oldu: İnsan elde edene dek gayet uzun süreli bir libidinal yatırım yapılan ve fantezilerle zenginleşen elde edilmek istenen şey, elde edildiği zaman ya çok da beklendiği kadar bir tatmin vermiyor ya da hiç vermiyor.
İlk düşündüğüm şey aslında bunun düşlem ve gerçeklik arasındaki keskin geçişten kaynaklanması. Düşlemin dış gerçekliği çok etkilemeyecek şekilde, dışarıdaki nesne üzerine çok yansıtılmaması. Nasıl olur diye düşündüm, fantezilerin çok fazla önbilinçle işletilmesi ve bilinçdışının kaynağına inilmemis olmasıyla bir çeşit yavanlığın deneyimlenmesi gibi geldi. Bu durumda nesne elde edildiğinde çölümsü, yavan, tatsız bir tat veriyor.
Bir de şunu düşündüm , bilinçdışının sembolizasyonu ile daha geçişli olduğu bir zihinsel yapı için meselâ, yine farklı endişeler ön plana çıkabiliyor. Yani ‘ tatmin olma’ bir çeşit nesnenin devamlılığını tehlikeye sokan bir yok oluş olarak deneyimlenebilir gibime geldi.
Yani,
‘ onu istiyorum’
‘ onun sürekli olmasını istiyorum’
Arasındaki birbiri ardına hızlı geçiş.
Nesnenin tam bir doyum vermesi, nesnenin devamlılığını tehlikeye sokabilir. Veya başka bir acidan da, belki gerçek doyumun kaynağı olan, nesnenin arzulanmasını tehlikeye sokabilir.
Bu durumda nesne elde edildiğinde zihinlerde şu yankılanır ‘ eee sonra?’
Çünkü sonraya ihtiyaç duyarız. Sonrası bizim sürekliliğimizdir.