
Bu cümle ile, gün içi bir yalnızlık vaktimde, bir yere dalmış giderken karşılaştım. Le Guin’den aldığım bir kaç sözle; kulağımdaki müziği, elimdeki kalemi bırakıp zihnimdeki çağrışımlarına odaklanmaya çalıştım. Çağrışımlar içinde kaç bir yere takıldım. İyice tökezlemeye başlayınca durdum ve klavyeyi açtım ve ‘şeyleri’ yine gözüme, kulağıma ve elime aldım.
Böyle bir yolculuktan sonra cümleyi tekrarlama ihtiyacı duyarım. Belki daha farklı bir biçimde.
‘Ya bir gün ihtiyacım olursa ve ulaşamazsam’
Kişinin kendini ‘erişebilir’ olmaktan çok uzak bir yere konumlandırması ile ulaşabilmekle ilgili meseleleri olması çok yakın geliyor bana.
Bazı yapıların yakınlaşması, ilişkiyi sürdürebilmesi ihtiyaç anındaki panikten uzaklaşmak içindir. İhtiyaçlı olmak, bir şeyi talep etmek zorunda kalmak, sıfırdan, elinde bir şey olmadan bir şeye başlamak panik yaratır. Elinde hep bir şey olmalı.
Aç ve açıkta kalma kişinin hikayesindeki ‘yoksunluk’ ile bağlantılıdır. Yoksunluğu önlemeye çalışmak, yoksunluğu kişinin temel motivasyonlarından biri yapar.
‘Yakın’ zannedilen ilişkilerinin içinde aslında kendine özel bir şeyleri hep saklar. Ne kadar yakın gözükse de açmaktan korktuğu, gizlediği , ihtiyacı olursa sığınabileceği bir kaç şeyi mutlaka bulunur. Vardır bile diyemiyorum, içeride tutulan şeyler ‘iyi’ olmaktan uzaktır. Hep bir panik halinde, yaşamın kıyısındaki duygulanımlarıdır.
Çünkü önceden de yok-tun şimdi de yok- sun
Yorum bırakın