‘Hevesim kaçtı.’ Bir hayal kırıklığı tepkisi

Bir şeylere heveslenmek, yükselmek, heyecanlanmak için çoğu zaman o şeydeki olumlu olana odaklanırız. Bazı insanlar için bu yeterli gelmez. O şeyin tamamen iyi, tamamen ideal, ilginç bir istisna olduğunu görmeye ihtiyaç duyarlar. Böyle bir duygusal yatırımın kendisi çok hızlı gerçekleşir. Sanki bir iki bakışta, ideal olan oradadır. Bu yeni bir ilişki olabilir, yeni bir hobi, iş,…

Yeni bir ilişki ile devam edelim.

Heyecanın coşkusu, ilişki kurulacak insanın tüm olumsuz hissettirebilecek özelliklerini örter. Bu kadar yukarıdan kurulacak bir ilişki için iki taraf da hazır değildir çoğu zaman. İnsan kendini bilebilir ama ötekini? Bu yapıdaki kişi için ideal öteki her zaman kendinin uzantısıdır. Muamma değildir yani. Yani şöyle, kendisinin uzantısıdır, kendindendir ama kendisi bazen muammadır. Kendini ötekinden gelecek olan geri bildirimlere göre ‘bilebilir.’ Bu da kişiyi ötekine (aslında kendi uzantısına) bağımlı kılar.

Öteki, yalnızca bir uzantı olarak görülebildiğinde, ötekinin ‘ayrı bir insan’ olduğuna ilişkin her şey , eğer mümkünse inkar edilecek, eğer değilse de değersizleştirilecek, aksi takdirde kişiyi kıracak.

Ama bu ötekine ait fikrin kırılması gibi değil, kendi uzantısı olan ideal ötekinin, dolayısıyla kendi varlığının ‘idealinin’ yıkılmasıdır.

Benlik, böyle bir yıkımla karşılaşmamak için ötekini değersizleştirerek kırılganlığını telafi edecektir.

‘Hevesim kaçtı, zaten iyi değildi, ne kadar beceriksiz, hiç güzel de değildi.’

Yorum bırakın