Şeytanla anlaşmak, kötü olan nesneye tutunmak; çoğu zaman ‘son çare, boşluktan son çıkış’ imajı yaratıyor olabilir.
Çocuk, yaşadığı yoksunluğu, kötü nesne ile doldurmak zorunda kalabilir. Kötü nesnenin taleplerine ayak uydurmak, onu memnun etmek; nesneyle birleşme fantezilerini yeniden alevlendirebilir.
İnsan, böyle bir boşlukla, özdeşimsizlikle başa çıkabilmek için ‘şeytanla’ özdeşim kurar. Onun yolunda, onun arkasından gider. Şeytan, yan yana gidebilecek bir ilişki olanağı sunmaz. Ya arkasında, ya da arkasında gidilebilir.
Böylelikle itinalı ve korkunun motive ettiği bir itaat ile : ‘şeytan nereye, ben oraya ‘ tadında bir uyum söz konusu olabilir.
Buradaki şeytan kavramını, kişinin içsellestirdiği kötü nesne olarak ele alıyorum.
Çünkü insan her zaman, dışarıda mutlak bir kötü ‘olduğu için ‘ kötüyle özdeşleşmez.
Bion’un belirttiği üzere dışarıda iyi bir nesne olmamasını çocuk, dışarıda kötü bir nesnenin varlığı olarak içselleştirir.
Dolayısıyla ölüm dürtüsü yaşam-karşıtı olsa da amacı, gerçekten öldürmek ya da yok olmak değil, genellikle eziyet edici nitelikteki bir nesne ile bağ kurmaktır. (Feldman, 2000, s.64)
Yorum bırakın