Bu gece, ışıkları onların gitmesini gözlemeden kapadım. Sokak lambasının, pencereki beyaz tülden içeri sızan ışığından başka hiç bir şey içeri girmiyor. İçerisi tamam burada, dışarıdan başka bir şeye ihtiyaç yok.
Benim yaşıma yakın yaşlanmış eski mobilyaların üzerinde, daha dün satın aldığım bir roman var.
Gözlerim açık, ışığın aydınlatmadığı yeri göremiyorum. Varlığını başka şekilde anlamaya çalışıyorum. Dokunuyorum. Farklı yüzeyler, farklı deriler keşfediyorum.
Odamdan başka bir zemine sarkıyorum. Dokunun zeminine.
Yine de, sokaktan da gelse, ışığın geldiği yere başımı döndürmeye meyilli buluyorum kendimi. Sokaktan gelen ışığı, yıllardır bedenimi taşıyan koltuktan daha samimi buluyorum. Onu görüyorum.
Yorum bırakın