‘Bilgi’ye erişebilmek meydandayken neden birbirimizin alıntılarını, kitap önerilerini, müzik paylaşımlarını, hayat deneyimlerini, evcil hayvan fotoğraflarını, çay-kahve fotoğraflarını, görüntü-ses kayıtlarını takip ediyoruz?

Bu sabah bunu düşündüm. Ve kazacak bir yer bulmuşum gibi hissettim. Şimdilik üstündeki tozunu atıyorum.

Zannediyorum ki, insan olarak dünyaya ancak kendi düşlerimizden bakabildigimiz gibi, ötekinin düşlerini de arıyoruz.

“sen nasıl okudun bunu, nerenin altını çizdin, ne dinledin, nasıl gözüktün bugün, ne yiyip içtin, bunu nasıl yorumlarsın, sende neyi uyandırdı, hangi düşü gördün?”

Ve birbirimizin düş alanlarını ziyaret ederek, gerçekliği birlikte sekillendiriyoruz. Birbirimizin ayağını toprakta kollarını havada tutabiliyoruz.

Hem ‘ben’ diyebiliyoruz hem de ‘sen’. Sonra bunları ‘biz’ de topluyoruz.

Hah, işte bu galiba. Bir sertlik çarpıyor diyordum ben de küreğe. Birbirimizi topluyoruz. Oyuncakları ortaya salıp, dağıtıp; sonra birbirimizi topluyoruz.

Yorum bırakın