‘İnsan iletişiminin belirli türlerinden bahsetmek için neden sonik görüntüleme kavramlarını kullanıyoruz?’* Aktarım ve Karşı Aktarım

*Christopher Bollas

Resim Alana Barton

Günlük hayatta, insan insana etkileşimlerimizin içeriğini çoğunlukla enerji, elektrik, frekans gibi kelimelerle anlatmaya çalışabiliyoruz.

‘Isınamadım, elektrik alamadım, frekansımız tutmadı’ gibi söylemlerle kendimizde olan bir şeyi ötekinde bulamadığımızı; ötekinde olanın bize olumlu olarak yansımadığını vurguluyoruz.

Aslında Bollas’a göre bu temelde aktarım- karşı aktarım dinamiklerini kavramsallaştırmada yaşadığımız zorlukla ilişkili.

Aktarım, insanın kendisinde olan belli ilişki örüntülerini dışarıya aktararak etkileşim kurabilmesidir. Karşı aktarım ise, aktarılan bu örüntünün diğerinde meydana getirdiği etkiye karşılık uyanan şeydir.

Tabii ki, insan, yakın hissetmediği, hoşlanmadığı biri ile etkileşim kurmak zorunda değildir. Veya bunun nedenini araştırmak da istemeyebilir.

Ama bazen de şu olur; yani ısınamadım, yakın hissedemedim ama bu bende bir anlamsızlık yaratıyor, neden?

Bu noktada kişinin odağının dışarıdan ziyade içeriye yöneldiğini görebiliriz. Kişi, artık ötekinden çıkıp kendisinin derinliklerine yelken açmaktadır.

İşte, tamamen ilişkisel bir doğası olan insanın temel zorlanmasını da buralarda arayabiliriz.

Öteki bende nereye temas ediyor? Ben ötekinde neredeyim?

Yorum bırakın