Bilme arzusu ve öğrenmeye karşı ketlenme arasında

“Bilmek istemek başka, öğrenmeyi kabul etmek başka şeydir: bu, biraz olsun bildiğimiz şeyi bıraktığımız anla, henüz elde etmek istediğimiz şeyi tam yakalayamadığımız an arasındaki güçsüzlük, belirsizlik süresini göze almayı gerektirir. Bu ara süre, tüm kısmi dürtülerin canlandığı, fakat boşluğa açılan ve kişiyi bilinmeyenle ilişkiye zorlayan bir kapı gibidir” ( Golse, 2002)

Bilme arzusu, bir çok farklı motivasyon ile okunabilir. Freud (1905), bilme dürtüsünü daha çok görme ve ele geçirme kısmi dürtüleri çerçevesinde ele almıştır. Burada, ödipal rekabetin yarattığı kaygıdan hızını alan bir motivasyondan söz edilebilir. Bilme arzusu olarak ortaya çıkan durum, kişinin yitirilen narsisistik tümgüçlülüğünü yeniden kazanma talebi olarak ortaya çıkabilir.

Çünkü Golse’nin ifade ettiği ikilemde, bilme arzusunun öğrenmeyi ketlediği bir durum söz konusu. Bilmediğini kabul ederek yola çıkılabilecek öğrenme serüveninde, eski bildiklerine yıkıcı etki uyandıran her yeni ‘bilgi’ kişiyi, varlığını tehdit eden narsisistik bir kırılma ile baş başa bırakabilir. (Ferrari, 1997)

Yorum bırakın