Freud nevrozlarda temel olarak işleyen mekanizmayı, bastırmayı, keşfettiğinde bugün Kleincı anlamda bildiğimiz ‘bölme’ dışarıda kalmış oldu. Bilinç ve bilinçdışının ayrımının yarattığı boşluklara dolanları incelemekten ziyade, bu karmaşık zihinsel işleyişin kişilik yapılanmasındaki yoğunlaşmış kümelenmelerini inceleyen sonraki kuramcılar, bölmeye farklı alanlardan yaklaştılar.
Rachel Blass, psikanalitik yazında dört ayrı bölmeden bahsedildiğini tarihsel bir bağlamda ele alır.
Freud’un eserlerinde, ‘bölmenin’ daha çok bir disosiyasyon biçiminde kullanıldığını vurgular. Birbiriyle birleşemeyenlerin, birleşmeyecek biçimde birbirinden uzaklaştırılması. Bölmenin bu biçimi bana Freud’tan oldukça farklılaşan Fairbairn’in disosiyasyonu ele alma biçimini hatırlattı. Birbiri ardına gelse de asla birleşemeyecek kadar ayrışmış bir bölme. Rachel Blass, bölmenin disosiyasyon olarak kullanılmasında Ferenczi ve Kohut örneklerini de verir. İki kuramcı da erken dönem travmatik deneyimin yarattığı zor duyguların bilinçten ayrıştırılmasına vurgu yapar.
İkincisi bölmenin inkar biçiminde kullanılmasıdır. Burada da benim hissiyatım, ayrışanların peş peşe bile gelemeyecek biçimde bilinçdışının derinlerine itilmesi gibi. Bölmenin ‘gömme’ yönü.
Üçüncüsü ise Kernberg ve nesne ilişkileri okulunun ele aldığı üzere kişiliğin işleyişindeki kümelenmeler. Farklı duyu, deneyim, duygulanımlarla bütünleşen örgütlenmelerin kümelenmesi, içeride kapalı bir sistem haline gelmesiyle öteki örgütlenmeden ayrıştırılması.
Dördüncüsü zihinsel bir bölmeyi içeren Kleincı bölme. Burada zihinsel vurgusu önemli. Çünkü zihin kişiliğe kıyasla daha akışkan bir işleyiş sunuyor. Dolayısıyla Kleincı bölmenin daha bir orda bir burada yapısı anlaşılabilir.
Yorum bırakın