
Kohut (1968), kişinin ideallerinin yıkılması ve narsisistik kırılmayla karşılaşması ile “ikizlik aktarımı’ dediği bir durumun gelişebilecegini vurgular.
Çocuğun hayatta güvenle kalabilmesi için, bakımverenlerine ideal bir yerden bakması; ona en iyi bakımı verebilecek olduklarına inanabilmesi gerekir. Çocuk bunu talep eder. Eksiksiz, ilginin ve şefkatin odağında olduğu bir bakım.
‘Eksiksiz’ olmak ulaşılması imkansız olduğu için, her çocuk bunun kırılmasını yaşar. Fakat bazen de insanlar çok şiddetli ve zamansız kırılmalar yaşarlar. Farklı zorlayıcı yaşam süreçleri ile ‘ideal’ olan gittikçe bulunması imkansız hale gelmeye başlar.
Bu sıralarda ‘ikizlik aktarımı’ yani; kişinin kendisinin yaşadıklarıyla aynı şeyleri yaşayan birinin varlığına duygusal yatırımı deneyimlenebilir.
“Tıpkı benim gibi, benimle aynı şeyleri yaşamış, onun da ailesi böyleymiş, o da bunları kaybetmiş, o da benim sevdiğim şeyleri seviyor, o da benim üzüldüklerime üzülmüş, benim düşündüklerimi düşünüyor.”
Gibi, o idealin uzantısı, tamamlayıcısı, telafisi olarak gözüken bir nesneye şiddetli yatırım yapılır. Aynı zihinde olmanın yanılsaması ile kişi, yaşadığı kırılmanın onu içine soktuğu yalnızlıktan kurtulmanın bir yolunu bulmuş gibi olur.
Bu romantik ideal, ne yazık ki yeni kişinin de eksiklikleri nedeniyle sürdürülemez. Bir yerde kırılır. Bazen böyle ideal bir yerden kurulmuş olan çocukluk arkadaşlıkları, büyüme ile farklılıkları ortaya çıkınca, büyük bir kırılma ile yolları ayırmak zorunda kalır.
Gerçi onu kırmamak, bozmamak için çok çaba harcanır, aynı yerde olmaya çalışılır. Kişiyi tam da, aynı yerde olamadığını, aynı zihinde olamadığını hissetmek kırmaya devam edecektir.
Belki de yakınlık, ‘ideal, aynılık’tan oldukça uzak bir kavramdır.
Yorum bırakın