
Bu arzu çok farklı utanç, suçluluk, öfke deneyimlerine bağlı olarak yaşanabileceği gibi, Rosenfeld (1971)’in ifade ettiği üzere patolojik narsisizm motivasyonlarında da sıklıkla gözlenebilir.
Önemli ve farklı olan nokta, “ölümün idealleştirilmesidir.” Ölüm, tam da kişinin kendisinin canlılığına son verebilecek güçte olduğu için ve aynı zamanda kişinin ötekine olan bağımlılığının inkar edilmesine hizmet ettiği için idealleştirilir.
Bu durumda; kayıplara karışmak, hiç doğmamış gibi olmak gibi kişinin kendisini tamamen yıkıcı, yok edici fantezileri canlanabilir.
Aynı zamanda ölümün büyülü bir çözüm gibi parıltılı gözükmesi de, yine çocuksu tümgüçlüğü canlandıran bir fantezi halini alabilir. İnsan için, ötekilere olan gerçek bağımlılığının, yani nasıl gözüktüğü bile ötekine bağlı olduğu için- kabul etmek çok zorlayıcı olabilir.
Nasıl ki şaşaalı biçimde anılma, hiç unutulmama, tümgüçlü bir fanteziye hizmet ediyorsa; unutulup gitme arzusu da benzer bir dinamikle aynı fanteziye hizmet ediyor olabilir
Yorum bırakın