
Zamanı algılayışımız kendimizi ve dünyayı algılayışımızla ilişkili olduğu için öznel bir yapıdadır.
Zamanın geçiş hızı, gün içinde zamanı nasıl hissettiğimiz, bellekte neleri tuttuğumuz, neleri çağırdığımız gibi meseleler öznelliğin yapısını anlamamıza yardımcı olabilir.
Kişinin dünyayı algılayışını ve onunla kurduğu ilişkiyi betimleyen “kişilik örgütlenmelerinin” dünyayı algılamalarında benzer örüntüler gözükür. Örneğin sınırda bir örgütlenmenin nesne sürekliliğini sağlayacak bir ego kapasitesi gelişemediği için, bekleme kapasitesi ile çok ilişkili olan zamanı kendince algılar.
Bu algıda “zamanı öldürmek” nesnenin ayrılığını inkar etme biçimindedir. (Williams, 2007) Aşırı rastgele cinsellik, madde kullanımı, kendine zarar verici davranışlar gibi eyleme vurmalarda sıklıkla kullanılan davranışlar da zaman öldürmenin biçimleridir. Kişi nesnenin ayrılığını görmeme üzerine işleyen iç gerçekliğini dışarıya yansıtarak onu yaşatmaya çalışır. Nesnenin kişiden ayrı ve onu terk etme potansiyeli olduğunu reddetmek zamanı öldürmekle mümkün olabilir.
Dünyayla daha narsisistik ilişkilenme biçimleri, nesneye olan bağımlılığın inkarı ile gözükür. Zamanı ilk algılayışımız nesnenin ayrılığını ve ona bağımlılığını fark etmek üzerine geliştiğinden nesneye olan bağımlılığı inkar etmenin zamanı öldürmekle daha farklı bir ilişkisi vardır. Burada daha çok, kocaman ayrılmaz bir kapsül zaman algısı vardır. Nesneye olan bağımlılığı öldürmeye hizmet eder ve kişinin kendi zaman algısının tüm dıs gerçekliğe genişlemesi söz konusudur.
Zaman tarafından; nesnenin ayrılığı, nesneye olan bağımlılık ve nesnenin sınırlılıkları tarafından öldürülmektense zamanı öldürmek güçlü bir savunmadır.
Yorum bırakın