“Mükemmellikle ilgili bu kadar ‘iyi’ olan şey nedir?*”

Masterson mükemmellikle ilgili soruyu ilginç bir yerden sorar.


Mükemmel olmak her zaman ‘önde ve parlak’ olmayı öncelemez. Öncelediği şeyler kişinin dünyayla ilişki kurma biçimine göre farklılaşır. Mükemmellik bazen kişiyi, eksikliklerin açacağı yaralardan veya eleştirilme ve iğnelenmenin acılarından korumayı vadeden bir illüzyon olarak gözükür.

Böyle bir konumda olmak istemenin, ona ihtiyaç duymanın çok çeşitli motivasyonları vardır. Örneğin ‘özel’ hissetme arzusu, kişinin kendini hak ettiği gibi gösterebilme arzusu veya korunaklı bir kale inşa etme arzusu temel motivasyonlar olabilir.

Kendini özel hissetme arzusu mükemmelliğe çok dallı bir yol açar. Kişi kendini özel ve biricik hissedeceği bir mükemmelliği kovalar. Özel hissettiren şeyler sürekli değişir. Örneğin, iş yerinde kişinin o kadar da önemsemediği bir pozisyonda birinin ona rakip çıkması ile pozisyon hemen özelleşebilir. Kişinin kendilik değeri için çok önemli hale gelebilir. ‘Özel’ olan elden ele, günden güne hızla değişir. Ve mükemmellik hiçbir zaman sabitlenemeyen bir heyecanı kovalamak gibidir.

Kendini hak ettiği üzere gösterebilme arzusu ise mükemmelliğe çok doğrudan bir yol açar. Hak edilen pozisyon sabit olduğu üzere ulaşılacak konum da sabittir. Fakat hep ileridedir. Böyle bir motivasyonun yarattığı en büyük acı kişinin değerinin layıkıyla onaylanamıyor oluşudur. Dolayısıyla mükemmellik asla ulaşılamayan bir yerde bekler. Kişiyi kendine itaate zorlar.

Korunaklı bir kale inşa etme arzusunda mükemmellik; eleştirilme, yargılanma gibi endişelere karşı siper olarak kullanılır. Ve kişiyi zehirli oklardan korumayı vadeder. Burası yalnız ve güçlü bir pozisyondur. Mükemmellik sergilenecek bir kıyafet olarak değil sığınacak bir kale olarak işlev görür.

Yorum bırakın