
Bir araba kazasına denk geldim ve tesadüfen blogun başında oturuyorum, ne karalıyorsam bırakıp temiz bir sayfa açtım. Bu her zaman mümkün olmuyor elbette. Hayat her adımda kayıplarıyla bunu göstermekten çekinmiyor. Yaşamın kısalığına karşılık zaman denen bir fenomenin kapsayıcılığı içindeyiz. Her gün içinde yenilik barındırmasına rağmen zamanın izdüşümünü taşıyan belleğimiz sayesinde bir süreklilik inşa ederek aynılıkların rahatına varabiliyoruz. O aynılıklar kendi mertebesinde her gün ansızın değişiveriyor. Bir araba kazasında olduğu gibi. Bir insan yaşamının üzerinde durduğu zemin işte böyle sallantılı. Yine de, buna her gün binlerce kayıp içinde tanık olsak da her sallantıda savruluyoruz. Galiba bu savrulmalar ancak kanıksama ve görmezden gelme yoluyla savuşturulabilir. Bir süreklilik inşa etmek için yeniliklerin kalp çırpıntılarından kaçmak mı zorundayız? Bu endişe ve korku olmadan yaşamak canlılık içermiyor olsa gerek. Canlılığa ait olan ve zamanı aşarak bizi ortaklaştıran keder ve coşku ile bunu yaşamaktan çekinmemek gerekebilir.
Yorum bırakın