Bunun böyle olmadığını biliyorum. Neden böyle hissediyorum?

Duyum bize bir şeyin olduğunu söyler. Düşünce bize bu şeyin ne olduğunu söyler. Hissiyat ise bize bu şeyin bizim için ne olduğunu söyler. Carl Gustav Jung

Öznel deneyime açılan en zengin kapı olan hissiyat üzerine düşünüyorum birkaç zamandır. Fakat o kadar çok kolu var ki nereden tutsam bir derya deniz olduğu için zihnimde çok net bir düşünce haritası canlanmıyor henüz. Ben de her zaman yaptığım gibi avucumda net bir şey olmadan suya dalıp bir iki dakika tutabildiğim nefesimle elime ne gelirse çıkarıp ona bakıyorum. Bu sonradan derinleşmek için de hem açılabilir hem kapanabilir kapılar yaratıyor bana.

Hissiyat üzerinden açılan kapılardan ilki gerçeklik testi oldu benim için. Freud’un Yas ve Melankoli’si ile başlayan bir içsel ruhsallığın inşası hakkındaki detaylı betimlemeler, neyin içeride neyin dışarıda olduğu ile ilgili geniş bir havuz yarattı. “Böyle hissediyorum ama böyle olmadığını biliyorum” dediğimizde bildiğimiz şey nereye atıf yapıyor? Neyin bilgisi bu? Biri dış gerçeklik biri iç gerçeklik gibi keskin bir ayrım hiçbir zaman yapılamadığından iş biraz karmaşıklaşıyor.

Karmaşıklaşan ilk düğüm, iç gerçekliğin dışarıyı algılama pencerelerini de dekore etmesiyle ilgili. Zihindeki ilk işlemlemenin her zaman duygusal bir çekirdekten olduğunu göz önüne alırsak içeriye alınan bilgi dediğimizde daha yoğun olarak duygusal bir bilgiyi kast ettiğimiz anlaşılabilir. Melanie Klein da bunu içeriye alınanların her zaman sevgi ve nefret bağlarıyla ayrıştırılarak alınacağından bahsederek detaylandırmıştı.

Yani bilginin, hadi farz edelim, gerçekten iç gerçeklikten ayrışmış bir dış gerçekliğin bilgisinin zaten saf halinde içeri alınması mümkün değil. En azından biz insanlar için. Mutlaka duygusal bir bağ, bir yük ile alınabilir. Dolayısıyla öznelleşir.

Soruya dönelim, böyle olmadığını biliyorum ama böyle hissediyorum dediğimizde birçok farklı şeyden iki farklı şey oluyor olabilir. Birincisi kendi hissiyatımla dışarıdaki veriyi yeterince bağlantılandıramıyorum gibi bir mânâ. İkincisi ise kendi hissiyatımla dışarıdaki veriyi yeterince ayrıştıramıyorum gibi.

Gelişimsel gerçeklik testi ile açılan düğümler vesilesiyle kendi hissiyatımızla bağlı ama bir noktada ondan ayrışacağını da bildiğimiz bir öznel deneyim alanı açılabilir.

Yorum bırakın