
Kendimizi dünyaya açmak kendimizi bilinmezliğe açmaktır. Nasıl görüleceğimizden, duyulacağımızdan asla emin olamayız. İç referansımız ve dış referansımız birbiriyle ne kadar örtüşürse o kadar bütün hissederiz. Bazen içsel referans o kadar yok sayılmış olabilir ki dışarıdaki herhangi bir şeyi tutup hayatı onun etrafında inşa etme fikri cazip gelebilir.
Artık hayatımı falanca olarak yaşayacağım, şöyle bir insan olacağım, bu doğruya göre planlayacağım her şeyi gibi farklı etiketler, sıfatlar, misyonlar altına girebiliriz. O tutunulacak dal adeta yaşam kaynağı gibi bir mihenk taşı olur. Onun yokluğu da kendiliğin yokluğu gibi hissedilir.
Yaşamdaki değerler insanın kendisi gibi değişebilirdir. Ve en önemlisi de bu değerlerin inşasında, şekillendirilmesinde bizim aktif olarak ne kadar katkımız var? En azından bir söz hakkımız var mı mesela?
Yorum bırakın