
Çocukluğun idealize edilmesi veya değersizleştirilmesinden farklı olarak bizlere yetişkinliğe dair kapsamlı bir anlayış gerekiyor. İstediğimiz her şeye sahip olmak, bütün kötülüklerden ayrı olmak, herkesin istediğimiz gibi davranması, dünyanın beklentilerimize göre hareket etmesi gibi çocukluğa ait dilekler ( o yaşın gelişimsel gereği bu dilekler, o yaş için olması gereken) yerine mesela şeyleri daha bütün görebilmek, kabul edebilmek, dünyanın bize uymasından ziyade karşılaştığımız durumlarla dans edebilmek, birçok farklı zihni ve davranışı anlayabilmek gibi arzuların alevlenmesi yetişkinliği bir ceza gibi hissetmeyi önleyebilir. Yetişkinliğe, çocukluğumuzdaki yetişkinlere karşı öfke, kırgınlık gibi deneyimlerimizden etkilenen bu algımız yetişkin olmayı ve yaşlanmayı sadece olumsuz görmemizi teşvik edebiliyor. Çocukluk geride bırakılması gereken, bırakılabilecek bir şey değil, yaşamımız boyunca bize eşlik eder. İyi ve kötü deneyimleriyle.
Zaten yetişkin olmakla ilgili arzunun içinde kendi öykümüzü bütünüyle görebilmek de var. Yetişkinlik çocukluğu dışlamıyor, kucaklıyor. Böyle düşününce besleyici bir yolculuk yetişkinlik, yaşlılık; dünyaya daha farklı pencerelerden bakabilmeyi, kendimizi tanıyıp yaşayabilmemize yardım eden…Ve elbette zorluklarıyla dünyaya veda etmemize de yardım eden.
Yorum bırakın