
Bir ilişkide hem sevginin hem nefretin olduğunu hissedebilmek kimliğimizi inşa etmenin ilk adımları. Sevgi de nefret de özünde çok güçlü duygular ve çok farklı yoğunluklarda dışavurumları olur yaşamımızda. Winnicott’un bir annenin çocuğundan nefret etmesi için gerekçeleri sıraladığı makalesinde nefretin uygun bir dışavurumu oldugunda ne kadar koruyucu olduğunu söylüyor. Uzaklaşmak, ayrılmak, diğerinin olduğu gibi olmasına izin verebilmek için bu duygu işlevsel oluyor.
Aynı sekilde çocuğun da kendi içindeki nefretin sağlıklı dışavurum yolları olabileceğini keşfetmesi hayâti bir önem taşıyor. İlişkilerimizde kendimizi ifade etmemize, korumamıza hizmet eden öfkenin beslendiği kaynaklardan da biri mesela. Dehşet uyandırıp kördüğüm yaratan bu duygularımızın neye hizmet ettiği, nasıl dışavurumu olduğu ve bizim için ne anlam ifade ettiğidir. Ruhsallık ancak çiftedeğer bir karakter kazandığında gerilimi azalabilir. 5-6 yaşlarından başlayarak her insan evladının zihin kıvrımlarında belki kendisini rahatsız eden, ergenlik döneminde büyük harflerle bağırarak yazdığı günlüklerinde şöyle bir cümleyi duyarız “sevgili anneciğim, senden nefret ediyorum.” Tam da bu nefretin duyulması, kabul edilmesi ve kapsanmasına ihtiyaç vardır. Nefret ile ilgili yaşadıklarımız anlamlandırılıp, söze gelmeyenleri ifade edebildiğimizde eğer uygun bir yuvası varsa sevgiyi de beraberinde hissedebiliriz. Yıkıcılık hepimizin taşıdığı bir potansiyel. Ne var ki yaşam da üreten bir kapasitemiz aynı zamanda 🍁
Bu güzel fotoğraf pinterestten
Yorum bırakın