
Freud “Benlik ve Altbenlik”te üstbenliğin gelişiminin ruhsal kökenlerini incelerken öznenin ilişki kurduğu kişilerle olan özdeşimlerine dikkat çekiyor. Bazen doğrudan duyduğumuz bazen de kendi duygularımızla şekillendirerek duyduğumuz sesler bütün bir iç sese dönüşür. Bunlardan azâde değiliz. Fakat gelişimsel bakış açısı geçmişi bir yazgı gibi değil sürekli değişen, pekişen, tekrar eden dinamik bir süreç olarak değerlendirmek demek. Yani sahiden yapabileceğimiz çok şey olabilir. Bazen dışarıdan duymaya çok muhtaç olduğumuz desteği, rahatlamayı, yatışmayı kendimize verebileceğimizi bilebilmek büyük bir esneklik. Elbette bir başkasının da desteği, onayı, takdiri çok önemli. Burada bir karışıklık var gibi duruyor ama aslında kendimize verebildiğimiz destek oranında başkalarının desteğini kabul edebiliyoruz. Birbirinin tersi değil birbirini destekleyen durumlar. Bir de kendimiz için iyiyi dilemek, iyiyi istemek kadar kendimizdeki olumsuzu tolere edebilmek, genel olarak olumsuzluk kapasitemizin gelişebilmesi gibi unsurlar da önemli. Kendimizi destekleyebilmek için kendimizi bir özne olarak, en az ve en fazla başkaları kadar bir özne olarak görebilmemiz gerekiyor. Psikoterapinin en temel çalışma alanlarından birini de bu his oluşturuyor.
Alttaki alıntı çok besleyici bir kitaptan, çağdaş psikanalitik yaklaşımların insâni olanı ilişkisel bir matrixte düşünmeyi ne kadar çok arzuladığını gösteriyor. Gabbard’ın da “Love and Hate in The Analytic Setting” isimli kitabını da ilgilenenlere öneririm. Analitik ikilinin kurmaya çalıştığı ilişkinin nasıl besleyen, büyüten bir tarafı olduğunu çok güzel işliyor. Analitik ilişkili herhalde ilk ilişkilerimizin izlerine yakınlaşabilecegimiz ama onlardan da farklılaşmayı amaçlayan en sahici ilişkilerden biri. Hem de bize gün geçtikçe daha da yalnızlaşan toplumumuzda anlamlı bir ilişki kurabilmenin önemini hatırlatıyor. Anlamı nerede arayacağımız konusunda bizi dürtüyor.
Üstbenlik ise ilişkiler ağı içinde var olmamızın hem en güçlü kanıtlarından biri hem de galiba yaşamımız boyunca da içimizde bizi destekleyecek, koruyacak olan ilişki izlerimizin ne kadar önemli olduğunu bize tekrar tekrar hatırlatan bir yapı. Her hatada, kutlamada, sevinçte, hüzünde şimdi bu duygu ile ne yapacağımızı bize yorumlayan seslerin en kuvvetlilerinden biri.
Sevdiğim alıntı ise:
“Zalim bir üstbenlikten daha destekleyici bir üstbenliğe geçiş, analitik sürecin merkezi bir görevidir. Terapötik çalışma yoluyla, hastalar cezalandırıcı üstbenliklerinden ayrılma ve duygusal ihtiyaçlarına daha uygun bir biçimde kimliklerini yeniden inşa etme fırsatına sahip olurlar.”
Mitchell, S. A., & Black, M. J. (1995) (Freud and Beyond: A History of Modern Psychoanalytic Thought)
Görseldeki metin de Jeremy Holmes Superego: An Attachment Perspective isimli makaleden bir alıntı

Hem kendimizi hem diğerlerini destekleyebildiğimiz günlere.
Yorum bırakın