Yalanın Psikanalitik Okuması

Alessandra Lemma’nın “The Many Faces of Lying (2005)” isimli çalışması, yalanın psikanalitik anlamda çok katmanlı doğasını görmek için zengin bir kaynak sunuyor. Onun yaklaşımı, yalanı yalnızca ahlaki bir sapma ya da dürüstlükten kaçmak değil; çoğu zaman benlik ile nesne arasındaki ilişkide yaşanan çeşitli farklı kaygılara verilmiş bir yanıt olarak ele alıyor.

Forrester’ın (1997) hatırlattığı gibi, “true” kelimesinin Yunanca kökü “açık”, “lie” kelimesinin kökü ise “eğri”dir. Türkçede ise “doğru”, Eski Türkçe toğrudan gelir; ‘düz, eğri olmayan’ anlamında kullanılmıştır. “Yalan” ise Eski Türkçe yalğandan türemiştir ve ‘aldatma, sahte söz’ anlamını taşır. Hem Yunanca hem Türkçe etimoloji, yalanın bir çeşit  dolambaç olduğunu düşündürür. Doğrunun etrafından “kavis çizerek, dolanarak” geçmek, ona doğrudan çarpmamak.  Bu vurgu, bizde her ruhsal savunma düzeneğinde olduğu gibi savunmanın neye karşı olduğu sorusunu sorma arzusunu doğurur. 

Lemma yalan söylemenin ruhsallığın öznel deneyiminde üç farklı benlik-nesne etkileşiminde doğduğunu  söylüyor. İşlevlerine göre üçe ayırıyor:

1. Sadistik yalanda amaç, kandırılan diğer üzerinde saldırı ve zafer kazanmaktır. Yenilmek ve kazanmak etrafında dönen bir motivasyondur.Nesne kontrol edilir ve aşağılanır; bu, çoğu kez geçmişte yaşanmış bir aşağılanmanın tersine çevrilmesi olabilir. Sadistik yalan, karşıdakini inciterek benliğin üstünlük hissini yeniden inşa etmeye çalışır.

2.  Nesne duygusal olarak ulaşılamaz ya da anlaşılmaz olduğunda, yalan, sevilemez ve arzulanamaz hissedilen ‘gerçek’ benlik yerine, nesnenin sevgisini ve ilgisini garantileyecek sahte bir benlik sunar. Winnicott’un “umut belirtisi” kavramıyla uyumlu olarak, bu tür yalanlar sevgi ve onay arayışının dolaylı yollarıdır. Bu işlevde yalan, benliğin kırılganlığını yama ile onarmaya çalışırken yok olan nesneyi de ruhsallığın içine almaya çalışan bir mekanizma sunar.

3. Nesne müdahaleci, sınırları tehdit eden  olduğunda ve ilişki baskılayıcı hissettirdiğinde, yalan ilişkiye “üçüncü” bir unsur ekleyerek mesafe kazandırır. Bu, benliğin boğulmasını engelleyen, sınır koyan bir manevradır. Yalan, iki ruhsallık arasına bir perde çekerek adeta zihnine girilmesini engellemeye yönelik bir zırh olur. Lemma, bu yalanı özellikle dışarıdan gereksiz görünebilecek bir şekilde söylenen yalanları anlamak için düşünür. Sosyal olarak doğrudan bir anlamı olmayabilecek örneğin ‘dünkü filmi izledin mi?’ gibi bir soruya verilen cevabın yalan olması, çok daha derin bir endişeye hizmet ediyor olabilir.

Lemma’nın yorumu, yalanı yalnızca “doğrunun karşıtı” olarak değil, bazen benliğin kırılmasını önlemek için inşa edilmiş bir zırh olarak da okumamıza imkân tanır. Ve bazen bu barikat, içerideki en kırılgan parçayı koruyan tek unsurdur.

Yalan, kimi zaman kontrol etme, kimi zaman ise kaybetmeme çabasıdır. Kimi zaman doğrudan kaçmak değil; doğru ile çarpışarak yok olmadan hayatta kalabilmenin yoludur. İlişkilerdeki açıklığın, doğrunun dayanılmaz olduğu yerlerde, benliğin parçalanmamak için başvurduğu karmaşık bir savunmadır. Bu nedenle, yalanı yalnızca ahlaki bir başarısızlık olarak değil, bazen travmatik bir deneyimin, kırılganlığın ve ilişki içindeki güç dengesizliklerinin dili olarak da anlamak gerekir. Her yalanın arkasında benliğin öznel deneyiminde yerine oturan güçlü bir motivasyon bulunabilir.

Son olarak Lemma’nın makaledeki son sözcüklerine değinelim.

Yalan, her zaman iç dünyaya dair dolaylı bir duygusal iletişim biçimidir. Yalanın işlevi ne olursa olsun, yalanın içinde her zaman bir miktar hakikat vardır—bu çoğu zaman içsel nesnelerin doğasına dair ‘hakikat’tir (O’Shaughnessy, 1990).

Yalandaki hakikat nedir diye tekrar düşünecek olursak da bu makalenin esintisi ile yalandaki hakikatin yalanın kurgusunda olduğunu görebiliriz. Ve terapötik alan, bu kurgunun sahnelenmesine ve yansıtılanlar üzerine düşünülmesine imkan tanıdığı ölçüde ruhsal gerçekliğin doğrularına ulaşmak için doğru yolda olacaktır, diyebiliriz.

Kaynakça

Forrester, J. (1997). Dispatches from the Freud wars: Psychoanalysis and its passions. Harvard University Press.

Lemma, A. (2005). The many faces of lying. International Journal of Psychoanalysis, 86(3), 737–753. https://doi.org/10.1516/DXJX-3X7B-35B3-YP2L

Winnicott, D. W. (1985). Through paediatrics to psycho-analysis: Collected papers. Karnac Books.

Yorum bırakın