
Kimsenin sizi tanımadığı, sizinle özel bir uğraşı olmadığı ve öyle hissettiğiniz bir ülkenin sokaklarında dolaşmayı özgürleştirici bulanlar bu hissi hatırlayacaktır. Rüzgar omuzlarınızda, belirsizliği daha çok keşfetme arzusu olarak yaşadığınız, dünyaya yeni ayak basıyormuşçasına tatlı bir histir.
Bu hissi aklımızda tutarak gelisimine bir bakalım, bir çocuk büyürken yalnızca yetersiz uyarılması değil aşırı uyarılması da çocuğun gelişimi için aksaklık yaratır. Ebeveynin çocuktan yatırımını aşamalı olarak çekebilmesi, çocuğa belirsizliği, boşluğu deneyimleme imkanı verir. Bu deneyim kimi zaman ürkütücü kimi zaman heyecan vericidir. Heyecan verici olabilmesi için çocuğun içsel bir güvene sahip olması gerekir. “Dönebilirim, yapabilirim, deneyebilirim” gibi bir güven hissi de ebeveynin ondan uzaklasabilmesi ve kendini ulaşılabilir bir mesafede tutması sayesinde edinilebilir. Yoksa çocuğa hiç yer bırakmayan bir meşguliyet sadece boğucu değil çocuğa kendisini oldukça güvensiz hissettiren bir deneyim haline gelir.
Ama şunu kaçırmamak önemli, boşluk ve belirsizlik endişe vericidir. Onu heyecanlı olarak da yaşayabilmemiz bu endişeyi ortadan kaldırmaz. Heyecanın bir kısmı zaten endişeyle gazlanır. Fark, endişenin tolere edilebilir olması ve harekete geçmeyi mümkün kılması. Diğer türlü paralize eden bir doğası olur çünkü. İçsel güven hissi, ev hissi de diyebiliriz zamanla kendi dünya deneyimimizle de edinebileceğimiz bir his elbette.
sadhratreavon87 için bir cevap yazın Cevabı iptal et